Seçimin Şifreleri

Seçimin Şifreleri

Metehan DEMİR
Gazeteci

Hani her seçim öncesi etrafımızda çok duyduğumuz hatta zaman zaman kendimizin de kullandığı bir söz vardır: ‘Hele şu seçimler bir geçsin de.’ Ya da ‘Hele şu bayram, yılbaşı geçsin de.’

Atmamız gereken adımlar, almamız gereken kararlar öncesine denk geldiğinde topu taca atmak açısından bu cümleler ne de güzel can simididir.

Ama öte yandan da, bu kaçamak cevap açıkça hayır diyerek tamamen kapıları kapatmak yerine oluşacak tabloyu görmek açısından da çok faydalıdır.

Çünkü Türkiye’de siyasette hiçbir şeyi önceden normal ülkelerdeki gibi mantıkla analiz etmek mümkün olmaz. O nedenle kimse de ne olacağını kestiremediğiniz seçimlere dair sonuçları bizim ülkemizde görmeden karar almak istemez.

Evet; şimdi işte o ‘moment of truth ‘ denilen gerçekle yüzleşme duruma geldik. Yani o ‘hele bir geçsin’ denilen seçimler geçti. Artık yapacak bir şey, saklanacak bir cümle kalmadı. Hepimizin kendi alanında  kararları alma, adımları atmak adına hazırlık zamanı.

Seçim gecesi istisnalar haricinde, sürekli kendi ideolojik kampını savunmaya çalışan, birşeyler anlamaya çalışan izleyicilerin kafasını karıştıran misyoner gazeteci ve uzmanlardan herhalde siz de yorgun düşmüşsünüzdür.

Kanaldan kanala dolaşırken her yerde birbirine zıt, kendi düşüncesini tek doğruymuş gibi empoze etmeye çalışan bu insanlardan artık millete sıkıntı geldi. Türkiye’de giderek yok olan objektif bakış yani kim olursa olsun iyiye iyi, kötüye kötü diyebilen gazetecilik ve analizciliğin yaşaması adına burada da yazılarımızda buna azami dikkat edeceğiz. Kimsenin hakkını yemeden neyin ne olduğunu, ülkenin nereye gittiğini beraberce anlayacağız.

İtiraf edelim, kimsenin bu kadarını tahmin etmediği bir seçim sonucu sonrasında ortada net bir siyasi tablo var. 4 partili bir parlamento ama tek partili bir iktidar. AKP %49.4, CHP %25.4, MHP %12, HDP %10.6.  Özellikle, AKP ile ilgili öngörülerde büyük yanılma oldu. Yüzde 35 diyenler bile olmuştu. Ama neredeyse yüzde 50 oranında bir oy aldı. 316 vekili de garantiledi.

Türk yakın siyasi tarihinin en fırtınalı dönemlerinden birinde gerçekten özellikle AK Parti açısından kabul etmek gerekir ki alınan sonuç büyük başarı. Kendileri bile bu kadar büyük oyu alacaklarını tahmin etmediklerini zaten itiraf ediyorlar. Bunda nedenler ile ilgili çok sebep sayıldı, yazıldı çizildi. Ama tam saha çalışan bu partinin başarı şifrelerine kısaca bakalım;

İşte O Şifreler

7 Haziran’daki hayal kırıklığı üzerine AK Parti, bu mesajı aldığını hissettirdi. Toplumun önemli bir kesiminde rahatsızlık yaratan Başkanlık sistemi ısrar ve söylemini Cumhurbaşkanı Erdoğan  rölantiye aldı. Sarsılan piyasalar ve ekonomideki huzursuzluk ve belirsizlik de vatandaşı tekrar tek parti önceliğine yöneltti. Sandık ile oy pusulası alınan masa arasındaki “son 10 metre psikolojisi’ olarak bilinen mesafede vatandaşın bir bölümü kendi ekonomik belirsizlik ve endişelerini ön plana aldı. Son seçimde oy vermeyen kızgın AK Partililer de bu kez sandığa gitti. Artan PKK VE IŞİD terörü de güvenlik endişelerini arttırdı ve tek koldan merkezden mücadele edilmeli algısını oluşturdu. HDP’ nin Haziran seçimleri sonrası PKK terör örgütü söylemlerinin etkisine girmesi de bu partiye oy veren bir kitlenin uzaklaşmasına neden oldu. HDP, Parlamentoya girer ve terör biter algısı yok oldu. Güneydoğu’da Kürt vatandaşların bir bölümü de artan teröre HDP üzerinden tepki verdi ve oyunu çekti. MHP Lideri Bahçeli’nin uzlaşmaz tavrı da MHP’nin oylarında erime yarattı ve AKP’ye kayma gerçekleşti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın koalisyonda erimek yerine yeni seçimle şansımızı deneyelim yönündeki üstü kapalı taktiğini de unutmamak lazım. Şimdi CHP ve MHP’de iç tartışmalar başlayabilir.

Şimdi bir aksilik olmadığı takdirde 4 yıllık tek partili bir iktidar görünüyor.

Peki bu seçim bizim için ne demek, nasıl okumak lazım. Çünkü bu süreç öğrencisinden, emeklisine, yatırımcısından esnafına, ithalat ihracatçısından küçük işletmesine memuruna herkesi etkileyecek. İzlenecek politikaların Türkiye’nin dış ticaretine, diplomasi ve ekonomisine doğrudan yansımaları olacak.

Öncelikle tek başına iktidar olduğuna göre AK Parti’nin seçim vaatlerine bakmak lazım. Seçimden önce söz verdiğine göre şimdi vatandaş ilk olarak bu sözler hayata geçecek mi, buna bakacak.

Verilen Sözler Nelerdi?

Hatırlayalım; Başbakan Ahmet Davutoğlu, 4 Ekim’de AK Parti seçim beyannamesinde; asgari ücretin 1300 TL’ye çıkarılması; tüm emeklilere ayda 100, yılda 1200 lira ek ödeme yapılması; gençlere sınırsız internet; girişimci gençlere 50 bin TL destek; doğum yapan annelere maddi yardım ve 250 TL taksitle ev müjdesi vermişti.

Ayrıca, iş dünyasına da; ekonomide şeffaflık; yeni gelir vergisi kanunu ve vergi usul kanunu sözü verirken, reel ekonomide 4 ana başlıkta dönüşüm sağlanacağını söylemişti. Bunları da; İleri teknoloji ve yüksek katma değere dayalı üretim; iş ve yatırım ortamı iyileştirilmesi; adli ve idari yargıda uyuşmazlıkların daha hızlı çözülmesi ile İstanbul‘da bir tahkim merkezi kurulması olarak sıralamıştı.
Kamunun elektronik dönüşümü tamamlanması sözü de veren Davutoğlu, ev almak için konut hesabı açan vatandaşa yüzde 15 kamu katkısı taahhüdünde bulunmuştu.
Bir de bu vaat paketinde belli başlı şu maddeler de bulunuyordu;

-İlk kez iş bulan gençlerin maaşı bir yıl boyunca devlet tarafından karşılanacak.

-Lise ve üniversite mezunu gençlerin Genel Sağlık Sigortası giderlerini 2 yıl gelir testine girmeksizin devlet karşılayacak.

-İş kurmak isteyen gençlere 50 bin lira nakit yardım yapılacak, 100 bin lira faizsiz kredi verilecek

-Yatırımcıya sembolik kira bedeli karşılığı fabrika yapılıp verilecek.

-Yemde ve gübrede KDV‘yi kaldırılacak. Genç çiftçilere proje bazında 30 bin lira nakdi karşılıksız destek verilecek.

Hayata Geçecek Mi?

Burada mutlaka sizi olmasa da bir tanıdığınızı yakalayacak vaatler vardır. Ama işte asıl soru bunlar gerçekten hayata geçecek mi?

Hükümet’in ilk geçeceği sınav bu olacak. Çünkü vatandaşa hayata doğrudan dokunacak olan asıl bu tip şeylerdir.

Ak Parti’nin muhtemel kriz noktaları

Bununla birlikte, AK Parti için %50’ye yakın bir oy’un daha önce yaşandığı gibi bir güç zehirlenmesine bu kez yol açmaması da önemli. Çünkü geride ona oy vermeyen bir yüzde 50 de var ve oy vermese de en az verenler kadar bu kitlenin de haklarının hassasiyetlerinin korunması saygı duyulması hayati önem taşıyor. Başbakan Davutoğlu’nun toplumda giderek artan boyutlardaki kutuplaşmanın farkında olduğunu açıklamalarından anlıyoruz. Ama daha önceki benzer balkon konuşmaları sonrası hayal kırıklıklarını unutmuyoruz. Bu nedenle, kendileri gibi düşünmeyen muhalif grup, şirket, şahıslar kim ne olursa olsun, son dönemde bunlara yönelik yaşanan hukuksuzluklara artık asla müsaade edilmemeli. İşini kanuna göre yapan hiç kimse sadece muhalif diye ekonomik inceleme ve müfettiş kabusları ile korkutulmamalı.

Ekonomi

Ekonominin hala kırılgan olduğu unutulmamalı. Şimdi bu sonuçlarla borsa coşar, dolar ve euro da düşebilir. Ancak, AK Parti’nin tek parti döneminde de olsa sorumsuz çıkış ve söylemlerin daha önce Merkez Bankası Yönetimi’ne saldırıda olduğu gibi yine yapılması halinde piyasalar yine sarsılabilir. Herkes Türkiye’de akan kanın durmasından yana. Fakat yeniden esecek Barış Süreci rüzgârında da AK Parti’yi zor günler bekliyor. Bu saatten sonra, yeniden bu kadar şehitten sonra bu süreç toplum psikolojisi nezdinde nasıl idare edilir;  işte orası zor.

Dış politika

Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere artık devletin Hükümet’ in herkesle kavgalı dış politika söyleminden vazgeçmesi lazım. Taviz verilmeyecek dış politika menfaatlerimiz ile şahsi hırslar arasına kalın bir çizgi çekilmeli. Çünkü bu da ülkenin dış yatırım ve ticaret, ekonomi ve dış politika dengelerini alt üst ediyor. Türkiye’nin dinamosu dış ticaret unsurunun aktörlerine destek, gümrük ve vergi mevzuatında adil bir yapılanma da kritik önemde. Yolsuzlukla mücadele, önceden gelen yolsuzluk iddialarının bizzat AK Parti’nin üzerine gitmesi de beklentiler arasında.

Hukuksuzluklar

Huzurlu ve güven veren kendi içinde istikrarı yakalamış bir Türkiye şüphesiz yabancı sermayenin de ülkeye yeniden gelmesinin önünü açacaktır. Hukuksuzluk, ben yaptım oldu, yakınlarını kayırma da artık bu ülkede olmamalı.

Kısacası yeni bir dönem. Bu sonuç bu ülkede gelecek nesillere sorumluluk anlamında başta AK Parti olmak üzere herkesin yeniden kendini hesaba çekeceği bir süreç olmalı. Ülkede AK Parti’ye hala güvenmeyen, kendi değerlerinin tehlikede olduğunu düşünen bir yüzde 50’lik kesiminde olduğu ve bu kesime  de en az diğerleri kadar saygı duyulması gerektiğini unutmamak gerekiyor. Ama buna herkesin karşılıklı saygı olarak göstermesi şartı ile. Bu yüzden Türkiye öncelikle şu kamplaşmadan kurtulmalı.

İnşallah her şey ülke için hayırlı olur.

Görüşmek üzere..

6