Gelişen Dünya Ekonomisinde İki İnteraktif Kavram: Küreselleşme ve Lojistik

Gelişen Dünya Ekonomisinde İki İnteraktif Kavram: Küreselleşme ve Lojistik

Küreselleşme hayatımızı şekillendiren bir kavram. İsteyerek ya da istemeyerek küreselleşmenin yön verdiği hayatımızda pek çok olumlu ve olumsuz yönü bir arada yaşıyoruz. Dünya’nın farklı yöre ve kültürlerinden pek çok ürün, bilgi ve hizmete erişim imkanı sağlamasının yanında en iyiyi, en ucuzu, en yeniyi ve daha pek çok “en” eklenebilecek sıfatlara sahip olmaya imkan sağlayan bir olgu küreselleşme. Diğer yandan bize sunduklarıyla bağımlılık yaratan, biraz daha ileri gidecek olursak yaşamımıza etki edip onu yönlendiren bir olgu aynı zamanda. Dünya’nın tek bir pazar haline gelmesi, ülkeler arası sınır ve sınırlamaların kalkması, hayatımızı, ticaret ve ekonomiye bakış açımızı da değiştirmekte.

Küreselleşmenin bu denli hücrelerimize kadar işlemesi lojistikle karşılıklı ilişkisini de gündeme getirmekte. Bu çerçevede küreselleşme ve lojistik için birbirlerini destekleyen, interaktif iki kavram olarak bir tanımlama yapmak yanlış olmaz. Küreselleşen pazarlar, tüm dünya coğrafyasına yaygınlaşan taşıma, depolama, üretim, ambalaj gibi tedarik zinciri faaliyetleri lojistiğin büyüme ve gelişmesine katkı sağlarken lojistiğe verilen önemi de arttırmaktadır. Bununla birlikte lojistik faaliyetlerdeki gelişmeler ve yenilikler de küreselleşmenin yaygınlaşmasına, küresel ağın tüm dünya coğrafyasına egemen olmasına destek veren bir rol üstlenmektedir. Dolayısıyla küreselleşme ve lojistiğin birbirini besleyen olgular olduğunu söylemek mümkündür.

Tedarik zinciri bakışı çerçevesinde dünyanın farklı coğrafyalarının bir ürünün bileşenleri için tedarik kaynağı olabileceği, satın alma ve pazarlama faaliyetlerinin uluslararası dinamiklerle şekilleneceği, üretim üslerinin ise farklı ülkelerde konumlanabileceği artık günümüzde alışılagelmiş bir durumdur. Üretim ve idari hizmetlerde görev alanların farklı milletlerden bir araya geldiği hatta şirketlerin sermaye yapılarının bile çok uluslu hale geldiği bir ortamda yerel düşünmek, ekonomik imkanları kısıtlayıcı olduğu kadar vizyon da daraltıcı bir yaklaşım olacaktır. Tüm bu küresel ilişkiler ağını yönetmek içinse sağlıklı işleyen bir lojistik altyapısına ihtiyaç vardır. Küresel sistemi insan bedenine benzetirsek, lojistik bedenin damarları ve sinir sistemidir. Tedarik zincirinin yöneten ekip de beyin olarak tüm faaliyetlerin üstünde yönlendirici bir koordinasyon mekanizmasını idare eder.

Günümüzde küreselleşme ile ilgili örnekler verilirken öne çıkan dünyanın en uç noktalarından ürün ya da hizmetleri konsolide edip çok farklı noktalara ulaştırmak, bunları yaparken de şaşırtıcı sürelerde hızlı bir toplama ve dağıtım sistemini işletiyor olmak lojistiğin günümüzde ne denli geliştiğini ortaya koymaktadır. Günün yirmi dört saati üzerinden farklı ekonomik sistemlere ilişkin bilgilerin, farklı yasal düzenlemelerin filtresinden geçerek coğrafi uzaklık ve zorlukları alt etmesi, bireylerin de ticari işletmelerin de yerel düşünme sınırlılığından çıkıp, büyük, farklı ve küresel düşünmelerine imkan tanımaktadır. Gün geçtikçe büyüyen ticari hacimler gün yalnızca büyük kapasiteye sahip taşıma ve depolama sistemlerini geliştirmekle kalmayıp, geçtikçe karmaşıklaşan lojistik operasyonları gündeme getirmiştir. Söz konusu karmaşıklık, basit ve birbirinden bağımsız olarak düşünülebilecek satın alma, taşıma, depolama süreçlerini entegre edecek, merkezi olarak planlanan, etkin bir koordinasyon mekanizmasıyla işletilen yapılara dönüştürmüştür. Şüphesiz ki bu dönüşüm bilgi teknolojilerindeki donanım ve yazılımların da gelişmesine neden olmuştur. Öte yandan bu sistemleri işletecek, planlayıp koordine edecek nitelikli insan kaynağına duyulan gereksinim de hızla artmıştır.

Küreseleşmenin ivme kazandırdığı lojistik faaliyetlerdeki dönüşüm yalnızca araç, ekipman ve tesislerin kapasite olarak büyüyüp yeni özelliklerle donatılmasıyla sınırlı değildir. Tüm bu sistemleri işletecek insan kaynağının da geliştirilip sisteme entegre edilmesi gerekmektedir. Bu nedenledir ki lojistik ve tedarik zincirinin yönetimine yönelik eğitim programları gün geçtikçe daha popüler olmaktadır. Bu alanda eğitim veren farklı düzeylerdeki eğitim kurumları sayısal yönden artarken nitelik yönünden de gelişmeleri, lojistiğin küreselleşmeyi desteyeleyici rolü açısından kaçınılmaz olmuştur.

Araçlar, tesisler, bilgi teknolojileri ve insan kaynağı gibi temel bileşenlerin yanı sıra tüm bu bileşenlerin uyumlu bir şekilde işleyişini sağlayacak sistem ve süreçlerin oluşturulması ise küreselleşme – lojistik sarmalının en önemli ve karmaşık sorunudur. Şöyle ki ticari, ekonomik ve hatta siyasetten hukuka pek çok alanda yerelden küresele doğru yaşanan dönüşüm, üst yönetim ve kurumsal düzeyde de bir paradigma değişikliğini zorunluluk haline getirmiştir. Sürdürülebilirlik kavramının gün geçtikçe öne çıktığı günümüz iş ortamında stratejik bakış açısına sahip olmak, analizleri, planları stratejik perspektifte değerlendirmek bir işletmenin (ya da kurumun) en temel hedefi olan uzun dönemli varlığını sürdürebilmek açısından oldukça önemlidir. Yine aynı perspektifle satın alma, üretim, pazarlama gibi önemli süreçleri bütüncül bir tedarik zinciri yönetimi bakış açısıyla ele almak da tıpkı yönetimdeki stratejik düşünce gibi hayati bir zorunluluktur.

Bu durumda şirketler ya da kurumlar ne yapmalı? Bu soruya verilecek en özet cevap; küreselleşme olgusundan uzak kalmayarak stratejik bir bakış açısıyla lojistik faaliyetleri şirketin tüm stratejilerinin kalbine yerleştirmek ve tüm sistem tasarımlarını tedarik zinciri bakış açısıyla yeniden yapılandırmak olacaktır. Lojistiği önemli bir destek süreç olarak görmekten çıkarıp, şirket tedarik zincirinin merkezine oturtmak maliyetler ve operasyonlar açısından olumlu etkiler yaratacağı gibi bu paradigma değişikliği şirketlerin etkinlik ve verimliliğini de arttıracaktır. Etkinlik ve verimlilik kavramlarına bakıldığında bir şirket için uzun dönemde sürdürülebilirlik üzerinde belirleyici olan amaçlara ulaşma düzeyi ve kaynakların etkili kullanımı gibi hayati iki kavramı görmekteyiz. Bu kavramlar başarının gerçek belirleyicisi olduğu kadar, rasyonel ölçüm yapma imkanı da sağlayarak yöneticilere destek olacak önemli birer enstrüman olacaktır. Birbirini destekleyen iki kavram olan küreselleşme ve lojistiğin dinamiklerini iyi anlamış, bu alanda bilgi (know-how) ve teknolojik altyapıya sahip yetkin insan kaynağı ile ticari faaliyetlerde bulunmak küresel boyutta rekabet edebilmenin en temel zorunluluğudur. Zira küresel güç diye adlandırdığımız şirket ve kurumlar bu bileşenleri en etkin şekilde bir araya getirip, fonksiyonel bir koordinasyon mekanizmasıyla yürüten ve böylelikle küresel sistemi ayakta tutan şirket ve kurumlardır. Bu boyutta bir rekabetin içine girecek şirketlerin de konuya küresel ve stratejik bir tedarik zinciri bakış açısıyla, lojistik faaliyetleri şirketin merkezine oturtan bir yaklaşımla eğilmeleri başarının anahtarı olacaktır.

Yrd.Doç.Dr. A. Özgür Karagülle
İstanbul Üniversitesi
Ulaştırma ve Lojistik Fakültesi

4