Türkiye’yi yıllardır izleyen tarafsız uzmanlara göre, şu an yaşanan ana sorunlarla birlikte kapsamlı politikalar oluşturulmadığında ülkeyi bekleyen çok kritik bir mesele daha var; Türkiye’de sayıları giderek artan büyük çoğunluğu Suriyeli olan sığınmacı ve mülteciler.
Belki zaman zaman haberlerde, bir olay olduğunda, yaşanan dramı gördüğümüzde veya yollarda sefaletlerine şahit olduğumuzda gündemimize geliyor. Fakat, terör acılarımızdan ya da kendi kavgalarımızdan durumun vehametinin ne kadar farkındayız, tam bilmiyoruz.
Gelin resmi rakamlarla işin nerelere geldiğine bakalım;
İŞTE RAKAMLAR
Türkiye’de şu an sadece Suriyeli mültecilerin sayısı 2.7 milyon. Bazı bağımsız kaynaklara göre ise, 2.9 milyon. Bu kaynaklara göre, diğer ülkelerden gelen sığınmacıları da eklediğimizde rakam 3.4 milyona çıkıyor. Avrupa ile yapılan anlaşmanın da bu sayıyı daha yukarı çekmesi öngörülüyor.
HER 19 KİŞİDEN BİRİ GÖÇMEN
Yani bir başka bakış açısı ile Türkiye’de her 19 kişiden biri Suriyeli ağırlıklı sığınmacı olacak. Bu ortalama Lübnan’da her 5 kişiden biri Suriyeli şeklinde.
Bu insanlarla ilgili ülkemizde o kadar çok tezler ortada çatışıyor ki. Aslında bu da kafaların ne kadar karışık ve endişeli olduğunu ortaya koyuyor.
Herkes, bu insanlara Türkiye’nin insanlık adına bir komşu olarak kapılarını açmaktan başka çaresi olmadığında hemfikir. Ama her gün yollarda sağda solda yerlerde, dilenen Suriyelileri görünce de ‘Bunlar iyice artar ve aç kalırsa kötü olaylar patlak verir mi?’ diye düşünmeden de yapamıyor insanlar. Her gün her yerde ‘bak şunları yapmışlar’ diye bir olay konuşuluyor.
Ya da, zaten kırılgan olan işsizlik rakamlarının Suriyelilerin daha da ucuz iş gücü getirmesi ile daha da kötü hale gelebileceği endişesi artıyor. Mesela, sağda solda, Suriyelilerin sigortasız hem de yarı paraya çalışıp piyasada dengeleri bazı yerlerde bozduğu konuşuluyor.
Herkes Suriyeli çocuklara kadınlara zulmedenlere ortak sert tepki gösterme etiğinde buluşuyor. Ama kimse ileride bu kadar insanın ne olacağı sorusuna ise yanıt veremiyor. Bu topluma nasıl adapte olacakları, nasıl eğitim ve istihdamlarının sağlanacağı konusunda belirsizlikler endişeleri arttırıyor.
İnsanlık dramı denilirken, artık bazı turizm bölgelerinden ‘ama buraya gelmeseler iyi olur, turist kaçabilir’ sesleri yükselmeye başlıyor. Hatta bazıları yüksek sesle ‘bizim oralara gelmesinler’ sözlerini söylemeye başladı.
Sayı az değil. Türkiye olanca iyi niyeti ile milyarlarca dolar harcayıp bu insanlara bakmaya çalışsa da ne İsa’ya ne Musa’ya yaranıyor. Avrupa’ya gidip de Türkiye’ye dönmek istemeyenler, Ankara’yı şartların kötü diye uyaran Avrupalılar misali. Tabii, bir gerçek daha var; bu insanların kısa ve orta vadede geri dönmeleri imkansız görünüyor.
DAHA DA ARTABİLİR
Daha da kötüsü; Suriye’de ve diğer ülkelerde çıkacak her yeni dalgada rakamın artması ihtimali de bulunuyor.
Malum geçen ay Avrupa Birliği ve Ankara bu mülteciler konusunda anlaşmaya vardı. Mutabakata göre;
Ankara, Suriyeli mülteciler dahil olmak üzere Yunanistan’a geçen tüm yasadışı göçmenleri geri alacak. 20 Mart öncesi Yunanistan’a gelen göçmenler ise anlaşma dışında tutulacak. Bunun karşılığında AB de Türkiye’nin aldığı her bir Suriyeli için Türkiye’den bir Suriyeli mülteci kabul edecek.
AB’nin Suriyeliler için Türkiye’ye verdiği 3 milyar Euro’luk mali yardım iki katına çıkarılacak.
Türk vatandaşları için vizeler daha erken kaldırılacak. Tam üyelikte bazı fasıllar hızlandırılacak.
Burada herkesin gözünü boyayan ağzımıza bal gibi çaldıkları toplamda 5-6 milyar Euro’ya ek olarak, asıl, Acaba bize Avrupa’ya vize kalkar mı bu sayede?’ beklentisi. Benim Avrupa’nın bunu yapacağı konusunda derin şüphelerim var. Zaten mesele derdimiz vize olmamalı. Ülkemizden gitmek değil, daha yaşanabilir kılmak olmalı. Avrupadan da gelecek ek göçmen meselesi ülkemiz için ileri vadede çok ama çok ciddi sorunları getirebilir. Hazır olmalıyız. Hala, Avrupanın bizden eğitimli iş sahibi göçmenleri alıp geriye potansiyel sorunlu göçmenleri mi göndereceği belli değil.
ANLAMAK AMA AKILLI OLMAK
Tabii ki, bu insanların dramını anlayacağız ve ülke olarak gerekeni yapacağız ama aslolan aynı anda bizim milletimiz de olmalı.
Çünkü ayakta duramayan bir milletin ne kendisine ne de başka milletlere faydası olacaktır. O nedenle, hamasi nutuklar atmadan acı reçetelerle dolu bir master plan yapmak lazım.
TÜRKİYE NE HARCADI?
Gelelim işin mali boyutuna; Türkiye, 4.5 yılda Suriyeli mülteciler için 8 Milyar Dolar’dan fazla yani bugünkü kurla yaklaşık 24 Milyar Lira harcadı.
DIŞ KATKI REZALETİ
Bu harcamaya her fırsatta Türkiye’ye göçmenler konusunda akıl veren uluslararası kuruluşların katkısı ise ne oldu biliyor musunuz? Sadece 418 milyon dolar yani 1.2 milyar lira. Rakamları bakanlık bütçeleri ile karşılaştıralım. Mesela, 2016 bütçesinde İçişleri Bakanlığı’na ayrılan bütçe 4.5 milyar, Diyanet İşleri’nin 6.4 milyar lira.
SOKAKLARDAKİ SURİYELİLER
Bir araştırmaya göre, ev tutup işini kuran, çalışanlar haricinde halen Türkiye’de 1.7 milyon Suriyeli sokaklarda yaşıyor. Geçici barınma merkezinde kalan Suriyeli sayısı ise 3 yüz bin civarında. Nüfusu 22 milyon olan Suriye’nin neredeyse yarısı ülkelerini terketmek zorunda kaldı. Yani bir Yunanistan nüfusu kadar insan ayrıldı.
3 YÜZ BİN ÇOCUK OKULA GİDİYOR
Halen Türkiye’de 3 yüz bin Suriyeli çocuk okula gidiyor. Suriyelilere yavaş yavaş önce geçici sonra daimi vatandaşlık verileceği konuşuluyor. Bazı muhalefet gruplarına göre ise Suriyeliler oy deposu. Eğer böyle ise zaten olay insani boyutlardan çok acı.
Türkiye’deki göçmen meselesi böyle. Başta Almanya olmak üzere diğer ülkeler ne yapıyor bakmak lazım. Suriyelilerin uyum, intibak, istihdam, eğitim ve kültür meseleleri ile ilgili çok detaylı bir takvim hazırlamak lazım. Bulundukları yerlerde bölge halkı ile maddi ve manevi geçimsizlikler nedeni ile çıkabilecek sorunları şimdiden okumak lazım.
ASLINDA AVANTAJA DÖNEBİLİR
Bu kadar göçmenin adaptasyonu eğer iyi sağlanırsa istihdam edilirse ekonomimiz için muazzam bir ek güç olabilir. Çalışabilecekleri sanayi merkezleri kurulabilir. Ama kaderine terk edilen bu kadar insanın beraberinde Türkiye için ne kadar trajik tablolar çıkaracağı bilinmez.
ÖNCE BU ÜLKE AYAKTA KALIP UMUT OLACAK
Hep söylüyorum; önce biz, ülkemiz ayakta kalacak. Kalacak ki herkese her ülkeye umut olsun. Biz daha içimizde hamasi nutuklarla, Araplara özenen tavırlarla, kendi artılarımızı küçümsersek, komplekslerimizde boğulur ve birbirimizin gözünü oyarsak hiçbir yere varamayız.
O BABAYI HATIRLAYIN, UNUTMAYIN…
Yine hatırlatmakta fayda var. Herkes kucağında çocuğu ile kendine vatan ararken Macaristan’da o çelme yiyerek düşen babaya iyi baksın. Arabasından baktığında yol kenarında gördüğü o sefalet içindeki Suriyelilere iyi baksın. Siyasetçiler de baksın.
Ve bu ülkede herkesin birbirini yok etmeye yemin ettiği bu iç savaş gibi kavgada kimsenin kazanamayacağını ama tek kaybedenin bu ülkenin masum insanları olacağını unutmasın…
Mutlu çocukların yaşadığı güzel bir ülkede güzel günlerde görüşmek üzere…
METEHAN DEMİR